30 Ocak 2010

kar.

kaç aydır; çok özlediğim 'kestane,kahve,battaniye' keyfini yaşamak için kar yağmasını bekliyorum. bu üçlü kar'la güzel çünkü. sonra çıkar küçük bir kardanadam yaparım belki arkabahçede. sonra tekrar eve gelir bir kahve daha içerim. hiç üşümesem de, ya da her zamanki kadar üşüsem de yeleğimi giyerim, pencereden beyaz sokaklara bakarken. kar diyorum. yağsa ya.

- birisi, kar'ın en güzel onun arkabahçesine yağdığını ve görsem ona hak vereceğimi söyledi. bilmem.

28 Ocak 2010

olmuyor.

çekip gitmek filan değil isteğim. ama bazen diyorum, böyle gözlerimi kapasam ve sadece bulutlar ve balıklar ve martılar ve denizler ve kâğıttan gemiler olsa. unutmak istediklerimi hemen unutsam. sonra devam etsem kaldığım yerden hayata. çok güzel olmaz mı. bazen mesela, bazı an'lar hiç yaşanmasa. bazen ağlamak istiyorum. olmuyor. bazen susmak istiyorum. olmuyor. kötü günler bunlar. çok kötü. hiçbir şey istediğim gibi, olmuyor. kimse bilmiyor.

27 Ocak 2010

mam.

ayaklarım donsa bile, çoraplarımla uyuyamam ben. yürürken telefonla konuşamam. elimi ağzıma sokup ıslık çalamam. ama şarkı söyleyebilirim. paten kullanamam. kağıttan uçak yapamam. ama gemi yapabilirim. bir de, hayatımdan bir insanı çıkarsam bile fotoğraflarını çıkaramam. ço-ok eski bir vesikalığı hâla durur mesela cüzdanımda.

26 Ocak 2010

siyabend.

'bense bi desenden başka bir şey değilim. sen-de-sen-den başka bişiysin.'

25 Ocak 2010

fil.

hayatım bi film olsa mı? benim hayatım film olmazdı ki. olmaz yani. izleseniz sıkılırsınız. ama illa olacaksa, bir andy warhol filmi olabilirdi mesela. o filmi izlerken tuvalete gidebilir, mutfağa gidip buzdolabına bakıp tekrar kapatabilirdiniz. ve geldiğinizde filmden hiçbir şey kaçırmamış olurdunuz. yine de zevkli bi film. ama ben başka bir hayatın filminde önemli bir karakter olmayı çok isterdim. ikinci başrol mesela.

23 Ocak 2010

kreş.

mekdanıldsta falan böyle bazen panolara anaokulu çocuklarının resim çalışmalarını asıyorlar ya. işte geçen bi gittim. panoda çok güzel elişikâğıtlımağıtlı bi resim vardı. dört çocuk birlikte yapmış. sağ üst köşesine de kocaman isimlerini yazmışlar. ben de altına 'melih' yazdım. beşimiz yapmış gibi olduk. amanapiyimlan. ben anaokulundayken pizzacıda sergi vardı çünkü. ve benim resmimi kaybetmişti öğretmen. asılmamıştı. üzülmüştüm. çok. ağlamıştım bile.

20 Ocak 2010

kimse.

bilmez.

17 Ocak 2010

mistik.

benim odamın tavanlambasında böyle dört tane minik ampul var. bir tane de masa lambamda büyük. son dört gündür her gün sırayla birisinin patlaması bence çok mistik. biraz da adice. şimdi sadece tavanlambasında bir ampul kaldı mesela. yarın patlicak diye ödüm kopuyor. mum aldım şimdiden. koydum kenara. ama yine de mistik yani.

14 Ocak 2010

kapa.

gece radyo dinlerken uyuyakaldığımda biri gelip radyoyu kapasa keşke. ya da müzik çalan şeyi işte. teyp. bir de ben yatağa girdikten sonra ışığı kapatsın. ben kendim kapatınca yatağa girene kadar ayağımı yirmiüç kez sağa sola çarpıyorum da. bir de üstüm hep açılır benim. hiç örtülmez. çok deli uyurum. deli böyle.

12 Ocak 2010

mi.

sevmek mi, sevişmek mi.
sevmek. böyle çılgınlar gibi. ama sakin sevmek. sabaha kadar sevmek. her gece sevmek. her sabah yeniden yeniden aynı kişiyi sevmek.

11 Ocak 2010

çocu.

bazı çocukluk sanrıları, yetişkinlerin bulduklarından daha mantıklı oluyor bence. mesela; ben küçükken sadece elini kaldırıp sallamaya üşenenler elveda diyor sanardım. mesela yağmur yağıyorsa eğer, kar da kaarmalı. kar kaarıyor. kocaman yerine çokaman kelimesi çok daha mantıklı yani. di mi.

- bazen işte diyorum. hep çocuk kalsak. filan.

8 Ocak 2010

uyum.

birdenbire ve sessizce birisinin hayatına girmek istiyorum. o hayatın en önemli insanı olmadan. sonra o biri'yle saçma şeyler paylaşmak, bazen de ona şarkı söylemek istiyorum. mükemmel bir uyum yakalamak istiyorum. bu kadar. mesela kolkola yürürken hiç dengemiz bozulmadan. tek başıma yürürken nasılsa. o kolumdayken de öyle yürümek. ya da bir şemsiyenin altında iki kişi hiç sorun yaşamadan yürümek. bunu istiyorum. sadece.